Kürt Aktivist, Yazar ve Şair Musa Anter

Hilal Kaya

”Savcı Bey, ben çocukken tavuk kümesimizin yanına uzanır, kulağımı dayar, tavukların çıkardığı sesi dinlerdim. Bir tavuğun bile 30 çeşit gıdaklaması vardır.  Siz nasıl koskoca bir halkın dilinin 30 kelime olduğunu söylersiniz, bize tavuk kadar da mı değer vermiyorsunuz.!

Musa Anter, 1920 yılında Mardin’in Nusaybin İlçesine bağlı Ziwing(Eskimağara) köyünde doğmuş ilkokulu doğduğu köyde okumuş, ortaokul ve liseyi ise Adana’da okumuştur. Yaşadığı devir ve ortama bakılınca Kürtlerin yaşadığı sosyal hayatın bir adım önündeid Anter zira Annesi Fesla Hanım ilk kadın muhtarlardandır. Kürtler’in yaşadığı sosyal sorunlar daha gençliğin ilk dönemlerinde gündemine girmiş ve bu durum Musa Anter’in okuma aşkını ateşlemiştir ve Kürtler için kalem ile mücadele edilmesi gerektiğini savunmuştur. Silahla çözüm olmaz görüşünü savunduğu için “Öfkesiz Kürt” olarak da anılmıştır.  Musa Anter İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra Abdurrahim Rahmi Zapsu’nun kızı Ayşe Hale ile evlenmiştir. Musa Anter ile Ayşe Hale evliliğinden Anter, Rahşan ve Dicle isimlerinde 3 çocukları dünyaya gelmiştir. 

Musa Anter’in Siyasi Hayatı

Musa Anter’in hem Kürtçe hem de Türkçe eserleri mevcut ama başına bela olan esas konu yazdığı Kürtçe kitaplardır. Bu kitaplardan yüzünden hakkında açılan davalarla yıllarca hapis yatmıştır. İlk hapsiyle üniversite sıralarında tanışır. Dersim İsyanı döneminde kırk beş gün hapis yatar. Bu hapisler sonraki günlerde de peşini bırakmaz Yusuf Azizoğlu ve Canip Yıldırım ile birlikte İleri Yurt Gazetesi’ni çıkaran Musa Anter , gazetede yayınladığıKürtçe şiiri “Qimil / Kımıl” nedeniyle 1959 yılında 49’lar Davası kapsamında idamla yargılanmıştır. Yargılamanın başlangıç gerekçesi oldukça ilginç. 6 Eylül 1959 tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Doğu illerimizden birinin merkezinde çıkan bir gazetede anlaşılmaz sebeplerle Kürtçe bir şiir neşrediliyor” der ama bu yayında yalnız değildir zira 19 Eylül 1959 tarihli Ulus ise “Bir soru da benden: Bu gazeteye kim kâğıt veriyor” diye başka bir provakasyon kapısını aralar. Netice itibariyle Anter davası yerel bir sorgudan ulusal bir soruşturmaya dönüşür.

Aktif bir sosyal hayatı vardı Musa Anter’in,  Devrimci Doğu Kültür Ocakları,  Halkın Emek Partisi,  Mezopotamya Kültür Merkezi ve İstanbul Kürt Enstitüsü’nün kurucularındandı. 

Yazı hayatı renkli olan Anter, Deng,  Barış Dünyası, Yön Şark Postası,  Dicle Kaynağı Azadiye Welat,  Yeni Ülke,  Özgür Gündem,  Rewşen ve Tewlo gibi gazete ve dergilerde yazmıştır. 

Musa Anter ve Hapishane

Yukarda da ifade ettiğim gibi Anter hapishane ile daha erken yaşlarda tanışır. Kürtçe şiiri “Qimil / Kımıl” sebebiyle 1959 yılında 49’lar Davası’nda idamla yargılandı. Üzücü olan şu ömrünün en verimli yıllarını hapiste geçiren birçok fikir insanı gibi Musa Anter de aynı kaderi yaşar.  27 Mayıs Darbesi’nde aftan yararlanarak serbest kalan Anter,  1963’te 23’ler davası ile tekrar cezaevine girdi.  Mamak,  Sultan Ahmet,  Balmumcu,  Seyrantepe ve Nusaybin cezaevlerinde yattı. 12 Eylül Darbesi’nden sonra yine tutuklandı.  Hayatı boyunca toplam 11, 5 yıl hapis yattı. 

Musa Anter ve Kürt Sorunu

Kürt sorunu sadece Kürtler sorunu değil, Türkiye sorunu olann bir sorun. Yıllarca devam eden ölümler, tehcirler ve hapisler gösteriyor ki lokal görülen bu ağrı bölgesel değil ulusal bir etkisi var. Birçok aydın gibi Musa Anter de bu sorunla yakından ilgilenir. Anter, Kürt Hareketi’nin silahsız mücadele edilmesi gerektiğini savunmuştur. Bundan dolayı Yaşar Kemal ona ”Öfkesiz Kürt” lakabını takar. Ama kalem ile mücadele eden Musa Anter kendisini açıktan  “Kürt” olarak ilan ettiği için soruşturmalar yer, yazdıkları kitaplarda Kürtçe şiirler yazılar geçtiği için yıllarca hapis yatar. Traji-komik olan şu bu Kürt sorunun silahsız çözülmesi gerektiğini söyleyen Musa Anter, bu sorun silahla çözülür diyenler kadar hapis yatar. Musa Ante, dağ yolunu seçenler için ise şu tespiti yapar “Çocuklarımız zulümden,  hürriyetsizlikten,  anadillerini konuşamamaktan,  kendilerine her yerde hain gözü ile bakılmaktan… Kürdistan dağlarına çıktılar. ”

Musa Anter’in Kişiliği

İsterseniz bir gözlemle başlayalım bu konuya. 1960’lardan itibaren kendisini yakından tanıyan Arslan Kılıç’a göre Musa Anter “Ender rastlanan renklilikte bir kişiliğe sahipti.  Dost ve arkadaş canlısıydı.  Sofrası gibi gönlü de genç-yaşlı,  cahil hâkim,  Türk-Kürt herkese açıktı.  Kıvrak zekâlı ve hazırcevaptı.  En ciddi konuları bile,  kıvrak zekâsının ürünü olan mizahının imbiğinden süzdüğü öykü ve masallarla süsleyerek anlatırdı.  Bu tarz,  kendisini ve meramını karşısındakine en kavratıcı şekilde iletmesini sağlıyordu.  Yine bu tarz onu,  gazeteciliğin günlük fıkra yazarlığı dalında ilgiyle izlenen bir yazar olmasını sağlamıştı.  Terbiyeli,  ince ve zevk sahibi bir insandı.  Ama yeri gelince,  en okkalı küfürleri savurmaktan çekinmezdi.  Ama bu durum onda hiçbir zaman bir çiğlik ve kabalık olarak görünmezdi.  Toplam olarak

bakıldığında Musa Anter,  Türkiye’nin ihtiyacı olan bir aydındı.  Türkiye’nin düşünce ve kültür hayatına,  birikiminden,  kültüründen ve yeteneklerinden çok şey katacak bir aydındı.  Türkiye’nin siyasi yaşamına kalite katacak bir siyasi deneyim ve tarih birikimine sahipti.  Maalesef Türkiye’yi yönetenler,  önce Cumhuriyetin kireçlenme yıllarının dar kafalılıkları,  sonra da Atlantik sistemine bağlanmanın yarattığı gericilik nedeniyle,  birçok değerli aydın gibi Musa Anter’in de değerini anlamadı.  Ona kıyıcı davrandı.”

Kürtçe şiiri “Qimil / Kımıl”

Anter’i nerdeyse idama götürecek olan şiiri gerçekten bu denli tehlikeli miydi? Fikirleri tehlike görenler için evet. İleri Yurt gazetesinde ‘Amma Ne İleri Yurt’ adlı hiciv sütununda ‘Qimil’ (Kımıl) adlı Kürtçe bir şiir yayımlanmıştı.  Şairin adı Musa Anter’di.  Kürtçe şiirin teması şuydu: Siverekli bir kız,  kımıl zararlısı tarafından samana döndürülmüş bir torba buğdayı çerçiye götürüyor,  çerçi buğdayın işe yaramadığını görünce,  buğdaya karşılık mal veremeyeceğini söylüyordu.  Kızcağız da yüzyıllardır gelenek olduğu üzere,  üzüntüsünü bir türküyle dile getiriyordu: Şiirin Türkçesi şöyleydi: ‘Dağa tırmandım amca,  zavallı dağ mahzunlaştı/Arpa olgunlaştı amca,  buğday un ufak oldu biçare/Kımıl geldi amca,  kafile halen de zavallı/Buğdayı yedi,  geride samanı bıraktı zavallı…’ Yazar yazının sonunda şiirin kahramanı kıza şöyle diyordu: ‘Üzülme bacım,  seni kımıl,  süne ve sömürenlerin zararından kurtaracak kardeşlerin yetişiyor artık.’ Bu şiir gerçekten endişe verici miydi yoksa endişeli ve rahatsız kafalar topluma sürekli endişe enjekte ederek ayakta kalma yolu mu tercih etti ehl-I vicdan bunu değerlendirir ama görünen o ki bugün gibi dün de medyanın kirli silah olarak kullanılması sonucu Anter hedef tahtasına konur. Beklendiği üzere İleri Yurt ve Musa Anter aleyhine dava açıldı ancak olay yerelden ulusal düzleme taşmış,  sanıkları savunmak için başka şehirlerden avukatlar

gelmeye başlamış,  mahkeme salonu ve adliye binasının önü miting alanına dönüşür.  Aynı şekilde Ankara ve İstanbul’daki Kürt asıllı lise ve üniversite öğrencileri heyecanla davayı izler. Netice? Hapis…

Musa Anter’in hayatından anekdoktlar: 

Düşünen ve yazan kafaların uğradığı üzücü saldırıları ve mahrumiyetleri Anter de iliklerine kadar yaşar. Sabrı ve vicdan sınırı geniş olan Musa Anter, hakkında Kürtçe yazıları sebebiyle defalarca soruşturmalar açılmasına rağmen itidali elden bırakmamıştır.

Türkiye tarihinin Kürt soruna yaklaşımında kara mizaha konu olacak olaylardan birini mahkemede yaşar Musa Anter. Anter, Kürtçe ıslık çaldığı için hakkında soruşturma açan savcının ”Ne Kürtçesi? Kürtçe diye bir dil yoktur. Toplasan 30 kelime anca vardır” sözüne;

”Savcı Bey, ben çocukken tavuk kümesimizin yanına uzanır, kulağımı dayar, tavukların çıkardığı sesi dinlerdim. Bir tavuğun bile 30 çeşit gıdaklaması vardır.  Siz nasıl koskoca bir halkın dilinin 30 kelime olduğunu söylersiniz, bize tavuk kadar da mı değer vermiyorsunuz.! ” cevabını verir. 

Bir diğer trajikomik vaka ise yine mahkeme koridorusundan. Musa Anter’in yazdğı Kürtçe şiiri “Qimil / Kımıl” sebebiyle mahkeme salonunda Musa Anter’e Hakim “Ne diye Kürtçe yazıyorsunuz?” sorusuna Musa Anter: “İstanbul’da Yahudiler,  Rumlar ve Ermeniler gazete çıkarıyor.  Ayrıca İngilizce ve Fransızca da gazeteler çıkıyor.  Ben Kürtçe yazıyorum diye ne olacak?” Yargıç,  “Efendim,  onlar azınlık” diye cevap verir. 

Bunun üzerine Musa Anter şöyle der:

“Yani bir memlekette azınlık,  çoğunluktan daha mı üstündür? Eğer bir azınlık kadar hakkım yoksa ben böyle çoğunluğu ne yapayım? Lütfen karar verin ve beni de azınlık kabul edin!”

Bir başka vaka ise şöyle:

Yine Kürtçe Yazısından dolayı kendisini yargılayan hakime :

“Sayın hakim; Kürt olmayı ben seçmedim,  gücünüz yetiyorsa beni Kürt olarak yaratanı yargılayın,” cevabını verir.

 

Musa Anter’in Öldürülmesi

Sevenlerinin deyimiyle Apé Musa,  20 Eylül 1992’de Kültür-Sanat Festivali için Diyarbakır’dadır.  Gündüz festivale katılır,  kitaplarını imzalar.  Akşam Seyrantepe Mahallesi’nde yeğeni gazeteci-yazar Orhan Miroğlu ile birlikte silahlı saldırıya uğrar.  Anter bu saldıran sağ kurtulamaz ve Türkiye bir bir fikir ve düşünce insanını daha susturulanlar listesine ekler. 

Apê Musa’nın mezarı,  Mardin ili Nusaybin ilçesine bağlı Akarsu Beldesi Eskimağara (Ziwingê) köyündedir. 

Musa Anter’in Eserleri

Birina Reş / Kara Yara (1959)

Qimil / Kımıl (1962)

Ferhenga Kurdî-Tirkî / Kürtçe-Türkçe Sözlük (1967)

Hatıralarım I (1991)

Hatıralarım II (1992)

Vakayiname (1992)

Fırat Marmara’ya Akar (1996)

Çinara Min (1999)

You may also like...

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *