Fırtına

ESRA DOLUNAY

Fırtına! Yaklaşıyor ana 
Karşıdaki en yüksek dağın zirvesini gri bulutlar bürümüş 
Gümbürtüyle karışık bir uğuldamanın dağın eteklerini saran yankısından az sonra kopacak tufanın yaklaştığı belli 
-Oğul telaş etme , bahar tufanı bu . Ama hafife de alınmaz . “Mevsimsiz gelen esintiden, vakitsiz gelen misafirden kork.” Kilimleri topla da uçurmasın . Pencereleri , eşiği de yokla . Ağılın sürgüsünü kapat , hayvanlar ürküp açmasın! 
-Oldu ana ! Tez gelirim 
Ilık esintinin, önüne kattığını savuran bir fırtınaya dönmesi bir dakikayı almıyor . Yağmurun da karıştığı uğultu tüm vadiyi sarıyor. Yaprak, çiçek bu tufanda oradan oraya savrulup Miyas anayla , Safînin küçük ama sağlam evlerinin penceresini nezaketsizce dövüyor.
Evin çatısındaki tam oturmamış bir kiremit mütemadiyen aynı sesi tekrarlıyor . Bir tıkırtı bazen ani bir gürültüye dönüyor , yuvarlanan tencerenin sesi de anca bir yere çarpınca kesiliyor . Avludaki içeri almayı unuttukları tekir çoktan bir yere sinmiş gibi . Safinin evin kapısını açmasıyla içeriye de doluyor ot çöp yağmur ... Geldim ana 
Zoraki kapatıyor kapıyı. İçeride dışarıdaki tufanın aksine huzur , yanan sobanın aleviyle beraber duvarları kaplıyor. Mis gibi kızarmış ekmek kokusu , demlenmiş çayın buğusunun ardında , yılların eskitemediği gülümsemesiyle anası ... 
Bahar fırtınası bu oğul. On dakika sürmeyecek. Bak gör birazdan, dinecek..

You may also like...

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *