Gazap Üzümleri J.Steinbeck

Esra DOLUNAY

KİTAP DEĞERLENDİRME 

Bir süre okumaya ara verip son üç bölümü bir gecede bitirdiğim John Steinbeck’in bu romanından bahsetmeden olmazdı. Kitap oldukça sarsıcı, evet beni de sarstı; belki rahatsız etti. Rahatsız etmeliydi ki okumaya değsin. Öyle de oldu. 

İsminden az çok tahmin edileceği gibi daha iyi bir yaşam hayalleri ile yollara düşen on binlerce insan ve gazaba dönüşen hayatlar…Kısaca eserimiz, 1930’lu yıllarda Amerika’da “Büyük Buhran” dönemi. Küçük toprak sahiplerinin bankalar ve tüccarlar tarafından ellerinden toprakları alınıp Kaliforniya’ya göç etmek zorunda kalmaları ve orada hayata tutunmaya çalışmasını konu alıyor. 

Öncelikle epeyce hacimli olan bu eserin akıcılığından şüphe yok. Yaklaşık 550 sayfayı çabucak okuyabilirsiniz (başta sıkılıp ara vermezseniz). İster dışarıda yağmur ve fırtına varken okuyun, ister kavurucu sıcak… Zaten o dönemi kitaptaki aile ile beraber yaşamaya başlayacaksınız. Adım adım her dakikayı günleri ve mevsimleri beraber geçeceksiniz. Sanırım istemeseniz de bu eser zaten tüm hikayeyi beyninize çiviyle çakacaktır. 

Kapitalizm ve insan kavramlarını her bölümde farketmeden bazen de doğrudan sorgulamış yazar. Ayrıca aile olmanın ne demek olduğu ince ince örülmüş. Bir ara araçların motor seslerini duyacaksınız; bir başka bölümde açlığı ve bazen üşüdüğünüzü, kimi zaman da sıcaktan boğazınızın kuruduğunu hissedeceksiniz. En önemlisi de insanın bir üzüm kadar değeri olup olmadığını düşüneceksiniz. 

Unutamayacağım eserlerden biri olduğunu da ekleyeyim. Son paragrafı okuduğumda öylece “son” yazısına bakakalmak “bu nasıl bitiş?..” demek her eserde bulamayacağınız bir şey. 

Aynı yazarın “Fareler ve İnsanlar” kitabını okuyanlar kitaptaki gerçekçilikten rahatsız olmayacaktır ve muhteşem bir sonunun olduğunu tahmin edecektir. 

Bu eserin yazara Pulitzer Ödülü* kazandırmasına şaşırmadım. Ayrıca yazarımız Nobel Edebiyat Ödülünün de sahibi. Nasıl olur da böyle sıradan konuları bu kadar etkileyici anlatabiliyor, diyebilirsiniz. Sanırım ödülü de bu yüzden hakediyor. 

Belki romandaki gerçekçilik yazarın hayatından kaynaklanıyor. Çünkü J. Stainbeck Kaliforniya’da ırgatlık yapan bir ailenin çocuğuydu ve küçük yaşlarda çiftçilik yaptı. Bu tüm ayrıntıları iliklerimizde hissettirmesini açıklıyor gibi. Aslında yazmak için her zaman bir olayı yaşamak gerekmez ancak yaşadığını okura yaşatabilmek de, yaşamadığını hissettirmek kadar değerlidir bence. 

Her insanın hayatında okuması gereken önemli eserlerden biri olduğunu hatırlatalım. İşte kitaptan bir kaç alıntı: 

“Açlığını yalnızca guruldayan midesinde değil, çocuklarının yüzünde de duyan bir adamı nasıl durdurabilirsin ki? Onu korkutamazsın. O başka insanların ötesinde bir korkuyu tanımıştır.” 

“Ve nerede birileri özgür olmak için mücadele ediyorsa, onların gözüne bak anne, beni göreceksin.” 

“Evet, biliyorum, aynı dili konuşuyorlar. Ama aynı değiller yine de. Baksana nasıl yaşadıklarına!” 

“Herkes bu soruyu soruyor. Nereye gidiyoruz? Bana öyle geliyor ki, hiçbir yere gitmiyoruz. Her zaman yoldayız. Her zaman gidiyor ve gidiyoruz. Niçin insanlar bunu düşünmüyorlar?” 

——————————————————- 

*Pulitzer Ödülü: Amerika Birleşik Devletlerinde New York şehrinde, Columbia Üniversitesi tarafından verilen gazetecilik, edebiyat ve müzik ödülüdür. 

You may also like...

1 Response

  1. GUSMENA S.N. says:

    En kısa zamanda okumaya söz verdirten bir yazı. Tebrikler. İnsana kendinden bir parçaymış hissi veren; kendisini, eserin ve yazarın dünyasında bulan kitaplar zaten ödülü hakedişlerdir. Tebrikler Esra Dolunay. Daha nice kitap, eser analizinde buluşmak niyetiyle.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *