AYLA: Film Eleştirisi

YASEMİN TATLISEVEN

 

FİLM ADI                     : AYLA

YÖNETMEN               : CAN ULKAY

SENARİST                   : YİĞİT GÜRALP

YAPIMCI/ YAPIM YILI: MUSTAFA USLU / 2017

TÜRÜ                          : DRAM / SAVAŞ

                        

Hasılat getiren gişe komedilerinin arasında, Türk sinema tarihinde, 6 milyonu geçen gişesi ile dram türünde en çok izlenen film olmuştur. Oscar’a aday gösterilmesine rağmen başarılı olamasa da Uluslararası birçok film festivalinden ödülle dönmüştür. Bir puanlama yapsam 4 yıldız ve 8 puan verirdim.

  1950-1953 yılları arasında, Kuzey ve Güney Kore arasında iç savaş çıkmıştır. Amerika, Rusya ve Çin’in de dahil olmasıyla savaş uluslararası bir hal almıştır. Rusya ve Çin’in desteklediği Kuzey Kore, Güney Kore’ye saldırmış, Birleşmiş Milletler’in çağrısıyla, dönemin hükümeti askerimizi Güney Kore’ye göndererek, ABD ve BM müttefiki olmuştur. Üç yıl süren savaşta 741 şehit, 2068 yaralı, 163 kayıp ve 244 esir verdiğimiz, Wikipedia da yazan rakamlardır.

Bana, izlediğim süre boyunca, “Mehmetçiğin Kore’de ne işi vardı?” diye sorgulatan bir film oldu.  1950 yılında İskenderun’da görev yapan, Astsubay Kıdemli Başçavuş Süleyman Dilbirliği ve Koreli Eunja Kim’in gerçek hayat hikâyesi, tam 65 yıl sonra beyaz perdeye aktarılmış. Yapımcılığını Mustafa Uslu’nun üstlendiği filmin bazı sahneleri Güney Kore’de çekilmiş. 

Dönem filmlerini seven biri olarak, 1950’lerde geçen bu filmin nostaljik yönü bana gore çok kuvvetliydi. O yılların İskenderun’u ve sokakları, bisikletlerle işe gidip gelme, dönemin arabaları ile zamanda geriye doğru bir yolculuk yaptığımı söyleyebilirim. O yıllara özgü, insanlar arası ilişkilerdeki huzur da başarılı bir şekilde seyirciye yansıtılmış.

Oyuncu kadrosu geniş bir prodüksiyon olmuş. Çetin Tekindor, Altan Erkekli, Nilgün Kasapbaşoğlu, Meral Çetinkaya gibi tecrübeli oyuncuların yer aldığı filmin süresi 2 saat 5 dakika. Baş rollerinde ise İsmail Hacıoğlu(Süleyman) ve Kim Seol (Ayla) oynuyor. Süleyman Kore’ye gideceğini öğrendiğinde, “Ta oradaki insanlar benim ülkeme ihtiyaç duymuşlar, ülkemde bana ihtiyaç duymuş kaçılır mı bundan?” diyerek, ardında sevdiklerini bırakarak gönüllü bir şekilde yola çıkıyor.

Bir ay süren gemi yolculuğunda, Üstteğmen Mesut’un (Murat Yıldırım) odasındaki karınca sahnesi oldukça ilgi çekici. Üstteğmen odasına dadanan karıncaları öldürmek ister, Süleyman ise “Birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz” diyerek karıncaları besler. Komutan “Daha karıncayı incetemeyenler, savaşa gidiyor” diyerek bir gerçeği dile getirir.

 Süleyman (İsmail Hacıoğlu), savaşta kimsesiz kalmış 5 yaşındaki Koreli bir kız çocuğuna sahip çıkıyor. Küçük kıza isim arayışları ve sonunda “Ay ışığında bulduk, ay gibi yüzü var zaten, adı Ayla olsun” diye karar vermeleri, eğlenceli sahnelerden biri. Savaş filmi olmasına rağmen tüm senaryo bu ikili üzerine kurulu. Leyla ile Mecnun dizisinden belleklerimizde yer eden Ali Atay (Ali) , Süleyman’ın en yakın arkadaşı, keskin nişancı ve bir Marilyn Monroe hayranı. 

Günlerini askeri birlik içinde geçiren Ayla (Kim Seol), yaşadığı şokun etkisiyle uzun sure kimseyle konuşmuyor. Süleyman Astsubay bir çatışmada yaralanınca, baygın yattığı süre boyunca, Ayla başucundan ayrılmıyor. Gönül bağı kurdukları, müthiş bir baba kız hikayesi.

Ayla, ilk ne zaman konuşmaya başlayacak? Türk askeri peyderpey Kore’den çekilmeye başlayınca Ayla’ya ne olacak? Valize sığdırdığı küçük kızla Süleyman Astsubay Kore’den ayrılabilecek mi? Geri döndüğünde ardında bıraktığı sevdiğini bulabilecek mi?  Merakla izliyoruz.

Filmden de anladığımız üzere, Ayla gibi bir sürü çocuk Türk askerleri tarafından koruma altına alınmış. Türkler tarafından desteklenen Ankara Okulu’nda Koreli çekik gözlü çocukların hep bir ağzıdan “Ankara Ankara güzel Ankara” diye şarkı söylemeleri gülümsetiyor.

Müzikler, Fahir Atakoğlu tarafından başarılı bir şekilde yapılmış. Filmin başında giren “Sevdim bir genç kadını” şarkısı, iki gencin arasındaki muhteşem aşka tanıklık etmemizi sağlıyor. 

Güney Kore’de ki Türk şehitliği ve Ali’nin vurulduğu sahneler yürek burkuyor. Ayla’nın “Baba” deyip Süleyman Astsubaya sarılması ve tüm birliğin küçük kıza sahip çıkması, onun için birşeyler yapması gözlerimizi nemlendiriyor.

Filmin son yarım saati, Ayla’ya resmi yollardan ulaşma çabalarıyla geçen bir ömrü anlatıyor. Savaş sahneleri yetersiz kalmış, özellikle Er Ryan’ı Kurtarmak filmini izledikten sonra hiçbir savaş sahnesi bana artık gerçekçi gelmiyor. Puanlama yaparken 10 üzerinden 8 puan vermemin nedeni basite kaçan savaş sahneleriydi.

Yaşanmış hikayelerin filmini, kötü de çekseniz, seyirciye geçen duygu yüksek oluyor. Ayla filminin başarılı olmasının en büyük nedeni de bu yaşanmışlık hissi ve etkili hikayesi olmuş. Üç defa seyrettiğim filmi izlemezseniz çok şey kaçırırsınız. Süleyman Astsubay’ın kızı Ayla’ya verdiği sözle satırlarımı sonlandırmak istiyorum; 

– Geri geleceğim kızım.

– Söz mü?

– Söz… Babalar evlatları için mücadele eder, onlara verdiği sözler için yaşar! 

You may also like...

2 Responses

  1. Canan says:

    Çok akıcı anlatıyorsunuz,anlatıyorsunuz, güzel. İzledim bu filmi ama en hassas bölümlerinde buldum kendimi yazınızı okurken. Diğer film yorumlarınızı heyecanla bekliyorum.

  2. GUSMENA S.N. says:

    Acaba film analizi nasıl yapılır, nasıl yazılır, hangi konulara, nerede dikkat çekilir, kiminle nasıl etkili bağlantı kurulur diye öğrenmek için geldiğim bir yazıda; işi ehline vermek sünnettir kaidesiyle elimde şapka saygıyla eğiliyorum Yasemin Tatlıseven’in önünde. ( Çok güzel olmuş bir yazı gerçekten tebrik ediyorum ) Ben hikâye/öykü yazmaya devam 🙂

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *