HÛ
SİNE ELİF
Derenin kenarına oturup dertlerini yıkıyorum dünyanın. Bitmiyor, yığılıyor önüme dağ gibi. “Ha gayret!” diyorum bir başkası iliştirmiş yine bir şeyler, öbürü gözüme sokarcasına koyuyor. Elime, yıllardır görmediğim, dokunmadığım sandığım koşarken peşimden, ev halkına “yadigar” desinler diye bıraktığım ney’i aldım. Hayat soluklarcasına üfledim. Bir yangını söndürürcesine. Çimenleri yeşillendirircesine. Suda çırpınan böceğe çöpü uzatırcasına, taşı insanoğluna basamak yaparcasına “Hû!..” dedim.
Titreyen parmaklarım acemilikten sarhoş, yalpalıyor… Notalar savruluyor; davul olmuş ney, vuruyor kalbime güm güm inletiyor benliğimi. Heyhaaat!.. Acısı yok tenimin, ya ruhumun böyle kıvranmasına ne demeli? Nasıl ölmüyor ruhum acıdan, kederden?.. Nasıl nefes alıp veriyorum? Kalbim çıkıyor sanıyorum yerinden, sağ elimin içiyle bastırıyorum. Şifa niyetiyle “Hû!..”.
Minik bir kedi beliriyor gözümde. Donmuş, soğuktan buz tutmuş kıldan ince bıyıkları. Şimdi geçebilir mi insanlık kılıçtan keskin köprünün üzerinden? Öylece kaskatı kalakalmış kaldırım kenarında. Ruhu acımayanların ayak izleri minik yüzünde. Bela okuyor ney’im insanlığa bu sefer. Sövüp sayıyor. Yakıp yıkıyor dünyayı bu elem. Görecek göz lazım.
Battaniyeye sarılmış bir köpek ötede. Kulağına üflüyorum nefesimi, “Hû!…”. Şaha kalkmış evvelkiler selam veriyorlar sabahına el uzatana. “Umut” diyor ney mavi mavi, karışıyor dereye gözyaşları.
Ayağında terlikle okula gideni; görmeyen gözü, tutmayan eliyle hayata tutunmaya çalışan insanları; ayakkabı boyayan yaşlısı… Anası gurbette, yavrusu sılada, sevdiceği kuyuda… Kahır sarmış evlerin duvarlarını. Perde perde açılıp gösteriyorlar kendilerini. Merhametin esamesi okunmayan AVM halkına dönüp “Hû!..” diyor ney. Susmuyor… Ağlıyor… Dinmiyor gözyaşı. Tuzu yakıyor ellerimi. Bu ruh taşıyamaz bu bedeni. Sürüklenmekten korkuyor.
“Hû!..” deyip dirilemeyen ruhları yıkıyor derede. Ateşle temizliyor. “Uyanın ahali! İnsanlık ölüyor.” derken yırtıyor dağları nefesi. Susuyor herkesler. Kıyameti kopmuş ruhların, ancak bedenler oyalanmakta. “Hû!..” diyorum Mevla’m. Bu da geçer Yâ Hû!!!