ZAMANIN ÖTESİNE ŞİMDİYİ TAŞIYANLAR
Seyfullah Sacid
Şimdiki zamanın esrarengiz karakterleri vardır. Gören, duyan ve anlatan simaları… İçimizde, bizden biri olarak dolaşan ama bizim üstümüzde bir gözlem gücüne sahip karakterler. Giyim, kuşam veya konuşmada hiç de bizden farklı değildirler aslında. Konu değerlere ve hayata bakış açısına geldiğinde ayrılır her biri bizden. Belki o an konuşamaz, dile getiremezler çoğu şeyi… Bazen konuştukları için başları belaya da girer. Ama onlara verilmiş olan silahı en iyi şekilde kullanmayı da yine onlar bilir. Yenemezsiniz onları… Sadece yendim sanısıyla yaşarsınız. Ama onlar tohumları kalem silahı ile atmışlardır toprağa. Artık yenilgi yoktur onlara.
Kim bunlar diye sorduğunuzu duyar gibiyim… Şair ve yazarlar. Evrensel değerlerin bekçileri…
Zamanının içinde geleceğe notlar bırakan yazarlar. Kimi bir zulmün karşısında, kimi kendi iç dünyasındaki savaşta. Kimi zaferleri müjdelerken, kimi yenilgileri duyurmuş gelecek kuşaklara. Ama hepsinin içinde bir tek sevda… Tarihe not düşmek…
Yaşadıkları dönemi sansürsüz bir dille anlatan edebiyat dünyasının yeri ise bu durumda en önde… Dilin estetik yapısını en iyi şekilde kullanmasıyla acının, sevincin, hüznün ve bunlar gibi birçok duygunun şu anda nasıl yaşandığını geleceğe aktaran kahramanlar.
Genel olarak yazarların, toplum özelliklerini barındırması, bunu yüzyıllar geçse de yansıtabilmesinin yanı sıra aynı zamanda toplum sorunlarını dile getirmesi ve bununla birlikte toplumsal değişimde söz sahibi olması da söz konusudur. Edebiyatçı, toplumun sorunlarına kayıtsız kalamaz. Toplumun sorunlarını ele almayan bir edebiyat toplumdan kopmuştur ve ömrü çok da uzun olmayacaktır.
Özgürlük bekçileri. Özgürlüğü için esareti bile göze alanlar cemiyeti… Tarihimizde ve dünya tarihinde bu tarz karakterlerden çok var. Gelin onlara kısaca göz atalım.
RUSYA:
Dostoyevski, Tolstoy, Çehov ve daha niceleri. Çarlık Rusya’sının çarpık düzenine başkaldıranlar. Toplumsal değişime ve dönüşüme öncülük etmiş ve toplumsal farkındalık oluşturmuş simalar… Keskin sınıf farklılıkları, vicdani çürüme, adaletsizlikler ve sonunda ahlaki çöküntü. Rus halkının durumundan rahatsız olan yazarlar. Yazılarından dolayı kimi Sibirya sürgününde kimi kendi içinde esaret altında… İçlerinde bir boşluk… Hepsi o boşluğu doldurma sevdasında… Karmaşık zihinler ve bozuk düzenler. Ancak yazarak ve farkındalık oluşturarak değişimin olacağına inanan birkaç adam. Bedeli ağır ama onlar ödemeye razı. Sonunda değişen bir sistem… İyi ya da kötü… Ama biliyoruz ki dünyaya çok şey anlattılar. Onlara zulmedenlerin adını bile bilmezken bizlere o dönemden mesajlar atıp kendi isimlerini ezberleten adamlar.
BATI:
Goethe, Balzac ve daha niceleri… Karanlıkta boğulan batının aydınlık karakterleri… Toplum içindeki çürümüşlüğü gören ve bundan olabildiğince rahatsız simaları… Özgürlük ve yeni bir sistem arayışında yol işaretleri sunan aydınlar kümesi. Kimi toplumu peşinden sürüklemiş, kimi döneminde hiç ilgi görmemiş. Zamanın içinde o karanlık dünyanın aydınlığa koşması için birçok eser vermişler. Önlerine çıkan birçok engel ve zalime karşı dayandıkları gibi onlar da Rus meslektaşları gibi isimlerini zamanımıza kadar ulaştırmışlar. Ama onlara zulmedenleri şu an kimse bilmiyor. Bilse de lanetle anıyorlar.
TÜRKİYE:
Toplumsal sorunların hiç eksik olmadığı, baskı ve siyasi çalkantının çok olduğu cumhuriyet tarihinde yazarlar da üzerlerine düşeni yapmak için çırpınmışlardır. Lakin zulümlere karşı verdikleri mücadelede neredeyse hepsi bedel ödemek zorunda kaldı.
Evrensel değerlerin savunucuları olarak karşımıza çıkan aydın kesim uğradıkları onca zulme rağmen susmamışlar, toplumsal menfaate ters düşen her türlü harekete karşı bir set gibi durmaya çalışmışlardır. Kısaca özet geçmek gerekirse:
Nazım Hikmet, hayatı fikri planındaki hakikatlerini savunmakla geçti. Özgürlük ve eşitlik üzerine şiirleri ve yazıları ile dikkat çekti. Vatandaşlıktan çıkarıldı. Zindanlara atıldı. Ama geriye bıraktığı eserleri ile günümüze ve geleceğimize ışık tuttu.
Necip Fazıl Kısakürek, memleket zindanlarında geçen bir hayat… “İstanbul Hatıraları” kitabında toplumun röntgenini çeken, sosyal çürümeye dikkat çeken eserleri ile adını tarihe yazdırdı. Adalet, özgürlük ve din gibi toplumun ahlaki yapısına etki eden yönleriyle toplumu aydınlatan Necip Fazıl, döneminde zindan görmüş.
Kemal Tahir ve Yahya Kemal, toplumsal çarpıklığı ve ahlaki bozulmayı en iyi yansıtan iki yazar. Dogmatizmin karşısında dimdik durmuşlar. İnsanlar arasındaki bozuk ilişkileri ve toplumun gittiği yönü anlatmaları yönüyle farklılıklarını ortaya koymuşlardır.
Daha niceleri… Kafaların karışık olduğu, doğru ile yanlışın birbirine girdiği, at izinin it izine karıştığı dönemlerde yazarların öne çıkması beklenir. Böyle dönemlerde sanatçı, ışığının şiddetini artırarak toplumu aydınlatır. Demagogların kara, kirli propagandasını boşa çıkarır. Millet o yazarların irfanı ile beslenir, direnme gücü kazanır, düşmanların karşısına bilenmiş olarak çıkar.
Yaşadıkları dönemlerde yaşanan zulümlere engel olamasalar da yazmaya devam ederek yaşanan zulmün kendi dönemlerinde ve gelecek nesillerin vicdanında taze olmasını sağlamak için uğraşırlar. Unutulmaması ve tekrar aynı hatalara toplum olarak düşülmemesi adına uyarılarda bulunurlar.
Kısacası yazarlar yaşadıkları dönemi geleceğe taşıyan insanlardır. Geleceğe not düşen, zamanında her türlü zulme karşı dik durarak topluma ümit olan insanlardır. Hepsine bize bıraktıkları için minnettarız…
”…Kim bunlar diye sorduğunuzu duyar gibiyim… Şair ve yazarlar. Evrensel değerlerin bekçileri…’
Bir edebiyat tarihi özeti gibi yazınız. Farkındalık uyaran, yaşadığı dönemde şair ve yazar olmanın mesuliyetini zihinlere duyuran…”
Sizin yazılarınız da tarihe düşen notlar içinde olacaktır. ”Söz uçar yazı kalır.”a nazar ettiğimizde de bunu görüyoruz. Elinize,zihninize sağlık…