ORHAN PAMUK ‘UN SESSİZ EV ROMANI ÜZERİNE BİR İNCELEME
MEHTAP SEVİNÇ
*Haziran 2019, 9.baskı, YKY (Yapı Kredi Yayınları) , İstanbul
1. ROMANIN OLAY ÖRGÜSÜ
Romanın olay örgüsü, 1900’lü yılların başında siyasetle uğraştığı ve bunun için de İstanbul’da oturması Talat Paşa tarafından artık istenmeyen Doktor Selahattin (sonradan Darvinoğlu soyadını alacaktır.) ve onun oğlu Doğan’dan olan üç torununun Cennethisar’daki babaanneleri Fatma’yı ziyaretleri ve burada yaşadıkları oluşturur.
Torunlarının babaannelerini ziyaretleri her yaz olan rutin bir ziyarettir; fakat bu seferki ziyaret, önceki ziyaretlerden biraz farklı geçecektir. Fatma hanımın torunlarından biri, tarihle alakalı aynı zamanda içkiye de hatırı sayılır bir derecede müptela olan Faruk bey, diğeri devrimci Nilgün, bir diğeri de zenginlik düşünceleri olan Metin’dir. Babaannelerinin yanında, onunla birlikte yaşayan, onun hizmetini görüp ihtiyaçlarını gideren bir de cüce Recep vardır. Recep küçükken aldığı şiddetli darbelerden dolayı boyu kısa kalan, bu nedenle uzayamayan bir cücedir.
Torunların bu bir haftalık tatillerinde genellikle aynı rutin şeyler vuku bulmuş, aynı konuşmalar olmuş kısacası herkes kendi dünyasında kendi çevresiyle veya kendi dünyasıyla ilgilenmiştir. Romanda Faruk beyi eşinden ayrılmış olarak görürüz. Yukarıda da bahsi geçtiği üzere kendini alkole vermiş, aynı zamanda tarihi vakalara hobisi olan bir karakter olarak okuyucu karşısına çıkar. İtibari dünyanın kurmaca bir karakteri olarak okuyucu karşısına çıkan diğer kişi ise Nilgün dür. Nilgün’ü ise devrimci kimliği ile karşımızda buluruz. Genellikle kendi halinde olan bir kızdır. Çocukluk arkadaşları Hasan vardır. Hasan sağ görüşlü bir gençtir ve Nilgün’e ilgisi vardır. Bir gün Nilgün’ü bakkaldan Cumhuriyet Gazetesi alırken görür. Bu Hasan için çokta iyi olmayan içinde bulunduğu ve savunduğu davaya tamamıyla zıt bir durumdur. Bir gün Nilgün’le tartışır ve bu esnada Nilgün darbe alır, ertesi gün ise torunların, babaannelerinin yanındaki günleri dolduğundan dolayı İstanbul’a hareket edecekleri gündür ama başından darbe almış olan Nilgün beyin kanamasından hayatını kaybeder.
Romanın bir diğer kahramanı ise Metin’dir. Metin’in yaşıtlarından oluşan bir arkadaş çevresi vardır ve eserde genellikle onu bu çevrenin içinde, arkadaş grubunun peşinde, değişik çılgınlıkların içinde buluruz.
Bu eser için aslında bilinen hemcinslerinden ziyade belli bir vaka örgüsü ve onun etrafında o vakaya bağlı tali olay örgüsünden söz edemeyiz. Daha çok başlıklar halinde ve her başlık ilgili kişiler hakkında bir örgü oluşturmuş vaziyettedir. Yani esas itibariyle eserde birden fazla olay var. Roman başlıklar halinde sunulmuş okuyucuya ve bu ilgili başlıklarda okuyucu aynı zamanda, romanda dekoratif kişi ya da kişiler diyebileceğimiz, eseri doğrudan etkilemese de dolaylı olarak hakkında bilgi sahibi olmakta fayda görülen, bazı dekoratif kişilerle de karşılaşabiliyor. Bu durum da aslında bir nevi, okuyucunun da ara ara roman kişileri arasında neden sonuç ilişkisi kurup muhakeme yapabilmek dürtüsünü kamçılıyor.
*çalışmada eserin bu basımından yararlanılmıştır.
2. BAKIŞ AÇISI VE ANLATICISI
Romanda kahraman bakış açısı ve anlatıcısı kullanılmıştır. Eser, daha öncede belirttiğim gibi başlıklar halinde bölümlemelerle okuyucu karşısına çıkarılmış ve her bölümü okuyucu, ilgili roman kahramanının gözü ve üslubuyla değerlendirebilme imkanı bulabilmiştir.
Eserde kullanılan kahraman bakış açısı ve anlatıcısına parçadan alınan şu cümleler örnek olarak verilebilir:
‘Sabah olunca, erkenden çıkar yürürüm. Belki gene Hasan’ı görürüm, konuşuruz, belki beni dinler! Güzel konuşabilseydim bari! O zaman dinlerlerdi. Faruk bey derdim o zaman, çok içiyorsunuz, bu gidişle babanız gibi dedeniz gibi, Allah korusun, mide kanamasından öleceksiniz!..” ( s.147)
Romanda kahramanlar bu şekilde kendilerine ayrılmış başlıklar altında anlatıcı konumundadırlar.
3. ZAMAN
Romanda modu moduna bir tarih algısından söz edemeyiz ancak olayların gelişiminden, devamından ve yaşanılan olgulardan yola çıkılarak aşağı yukarı bir roman zamanı tesbit etmek mümkün olabilir. Söz gelimi doktor Selahattin beyin İstanbul’dan siyaset hasebiyle uzaklaştırılmak istendiği zamanlarda okuyucu Talat Paşa ismiyle karşılaşır. Buna da itibari metindeki şu paragrafı örnek olarak verebiliriz:
‘‘Artık İstanbul’da oturmayacağız Fatma! Neden Selahattin diye sormadım ama anlatıyordu ve eli kolu dengesiz bir çocuk gibi oynuyordu. Artık İstanbul’da oturmayacağız Fatma, bugün beni Talat Paşa çağırdı ve böyle dedi: “Doktor Selahattin, sen İstanbul’da oturmayacaksın ve siyasetle uğraşmayacaksın!..’’ (s.20)
Bu ifadelerden romanın bu kısmında geçen vaka zamanının 1908-1918 yılları arasında geçmiş olduğu kuvvetle muhtemeldir çünkü Talat Paşa’nın siyasette etkin olduğu yıllar bu zaman dilimlerini kapsar. Bu itibarla roman zamanının bir kısmı 1900’lü yılların başıdır diyebiliriz.
Bir diğer vaka zamanı ise romanda genel anlamda romanın anlatma zamanı olan sağ-sol olaylarının aktif bir şekilde yaşandığı 1970-1980’li yıllara tekabül eden yıllardır. Örnek olarak romanda Hasan sağ görüşlü olarak okuyucu karşısına çıkar. Buna en büyük örnekte Nilgün’ün aldığı Cumhuriyet Gazetesi’nin onu savunduğu davaya ters düşmesidir çünkü Cumhuriyet Gazetesi sol görüşlü insanların tercih ettiği bir gazetedir.
“Bir gazete istiyorum, Cumhuriyet!” dediğinde çok şaşırdım. Aptal aptal baktım: gazetesini alıp rahat rahat kapıdan nasıl çıktığına bakıyordum ki, elimde şişeyle ben koştum. “Demek sen komünist gazetesi okuyorsun!’ dedim. ‘ efendim? ‘ dedi. Nilgün. Yanlızca bir şey anlamak isteyerek baktı ve sonra anladı benim ne dediğimi ve irkildi ve bir şey söylemeden çekip gitti.’’
( s.113 ) İtibari metinde geçen bu cümleler örnek olarak verilebilir.
Romanda vaka zamanı olarak tam kestiremediğimiz zaman dilimleriyle de ara ara karşılaşmamız mümkün olabilmektedir. Yazarın kahramanlarına geriye dönük anımsatmalar yaptırdığı zaman dilimleri okuyucu tarafından tam kestirilemeyebilir. Söz gelimi Fatma hanımın evlenmeden önceki hatıralarını, geçmişe dair yaşadıklarını özlemle hatırladığı şu cümleler duruma örnek verilebilir mahiyettedir.
“İstanbul’da bahar olmuş ve ben on dört yaşında genç kızım ve biz yarın öğleden sonra gezmeye gidiyoruz.
“Nereye gidiyorsunuz bakalım?”
“Şükrü Paşalara gidiyoruz, baba. Kızları Türkan, Şükran ve Nigan var ya onlarla ben çok eğleniyorum, hep gülüyoruz, piyano çalıyorlar, taklit yapıyorlar, şiir ve bazen benim için çeviri roman bile okuyorlar, ben onları çok seviyorum.’’
Burada roman zamanı 1900’lü yıllardan ziyade 1800’lü yılların sonu da olabilir çünkü Fatma hanım o zamanlar on dört yaşında olduğunu söylüyor. Dolayısıyla tam tarih vermek biraz güçleşmektedir.
4. MEKAN
Romanda açık mekanlar ve kapalı mekanlar kullanılmıştır. Açık mekan olarak İstanbul, Fatma hanımın evinin bulunduğu Cennethisar örnek verilebilir. Roman kahramanlarından Nilgün’ün düzenli olarak uğradığı plajda açık mekana örnek verilebilir.
Parçada açık mekanların yanında olayların vuku bulduğu kapalı mekanlarda geçmektedir. Babaanne Fatma hanımın yaşadığı konak kapalı mekandır, Hasan’ın ailesiyle birlikte yaşadığı ev kapalı mekandır, Metin’in arkadaşlarıyla eğlenmek için katıldığı partiler de keza kapalı mekanlarda vuku bulur.
5. ŞAHIS KADROSU
Eser, şahıs kadrosu itibariyle genel olarak yardımcı tip ve karakterleri de hesaba katacak olursak kalabalık bir organizasyon içerir. Parçada olay örgüsünün doğrudan bağlı olduğu ana şahısların yanında içinde bulunulan olaylarda yardımcı kişi veya kişiler rolünde sayılabilecek şahıslar da elbette mevcuttur. Romanın ana şahısları şunlardır:
Fatma Hanım: Romanda ekseriyetle babaanne rolünde okuyucu karşında durur. Doktor Selahattin ile evlenmiştir. Bu evlilikten Doğan adında bir oğlu olmuştur. Fazla soru sormayan çok konuşmayan bir yapısı vardır. Eserde yer yer geriye dönüşlerle çocukluğuna dair anıları özlemle hatırladığını görürüz. Kocası Selahattin’in aksine dini yönden biraz daha müsbet bir yapıya sahiptir.
Doktor Selahattin: Önceleri İstanbul’da yaşarken Talat Paşa tarafından siyasete bulaştığı gerekçesiyle uzaklaştırılan bir doktordur. Romanda daha çok gelenekselliğe ve muhafazakarlığa baş kaldıran yapısı ile karşımıza çıkar. Tamamıyla batı geleneği ve kültürü çerçevesinde düşünceleri vardır. Bu nedenle doğunun herşeyine tepkili ve mesafelidir. Asla muhafazakar değildir. Dini değer ve kaideleri reddeder benimsemez. Karısı Fatma’ya bu noktada da sık sık karşı çıkar, onun muhafazakar oluşuna asla tahammül edemez. Yazıp bitirmeyi planladığı bir ansiklopedisi vardır ama bu eser bir türlü bitmek bilmez amacı doğu insanına kılavuz olmaktır bu eserle.
Faruk: Selahattin ile Fatma’nın torunudur. Tarihi olaylarla ve vakalarla ilgilenmeyi sever. İçkiye düşkün bir kişidir.
Nilgün: Faruk ve Metin’in kız kardeşleridir. Romanda aldığı Cumhuriyet Gazetesi’nden onun devrimci bir kişiliği olduğunu anlarız.
Metin: Fatma hanımın torunlarından biri de Metin’dir. Romanda onu genellikle arkadaşlarıyla vakit geçirdiği çılgınca partilerin içinde görürüz. Öte yandan onu zengin olma düşünceleri içinde gördüğümüz de olur.
Recep: Fatma hanımın hizmetlerini yapan evin cüce uşağıdır. Fatma hanım kendisini çok sevmez.
Hasan: Romanda sağcı kesimi temsil eder. Kendince düşünceleri vardır ve kendince davasına da sadık olduğunu düşünür. Çocukluktan arkadaş oldukları Nilgün’e ilgisi vardır ama Nilgün’den umduğu ilgiyi göremez. Bir gün Nilgün’ü bakkaldan Cumhuriyet Gazetesi alırken görür ve bu durum hiçte hoşuna gitmez çünkü bu durum davasına ve inandığı değerlere zıt bir durumdur ona göre. Eser sonunda Nilgün’ü darp ettiği için onun ölümüne sebep olur.
Bunlar dışında romanda tali kahramanlar olan romanın akışını değiştirmeyen Fatma hanımın torunlarının annesi Gül ve babaları Doğan’da vardır. Onun dışında eserde dekoratif unsurları tamamlayıcı karakterler olan şahıslar da bulunur. Bu kişiler ve yaptıkları işler roman zamanı, mekanı ve eserin işleyişi hakkında okuru yaptıklarıyla aydınlatan, fikir veren kişilerdir. Söz gelimi Hasan ve arkadaşları dönemin sağ-sol çatışması ve işleyişi hakkında okurun bilgi sahibi olabilmelerine yardımcı olan tiplerdir.
6. DİL VE ÜSLUP
Eser, dil ve uslup açısından açık ve anlaşılır bir yapıdadır.
Roman incelemesinin sonunda ana düşünce olarak şunu söyleyebiliriz. Yazar aslında kitabın ana fikrini en son paragrafta vermiştir.
“Hayata o bir seferlik araba yolculuğuna, bitince yeniden başlayamazsın, ama elinde bir kitap varsa, ne kadar karışık ve anlaşılmaz olursa olsun o kitap bittiği zaman, anlaşılmaz olan şeyi ve hayatı yeniden anlayabilmek için istersen başa dönüp biten kitabı yeniden okuyabilirsin, değil mi Fatma?”
Sessiz Ev’ i okumadım. Ama artık bu inceleme yazınızla oldukça iyi bir tanımışlığım oldu bu kitabı. Teşekkürler…Elinize sağlık…