GURBET

ZEYNEP GEZER

Gurbet; bir uçurumun ıssızlığını yaşamak yüreğin her zerresinde. Gurbet; el olduğun diyarlarda, sen olmaya çalışmak. Gurbet; iki ucu ıstıraplı mızrak biri senin gönlünde, diğeri vatanın. Gurbet uzaklık, iki damla gözyaşı, gönül yarası, dermansız sızı… Gurbet sen, gurbet biz, gurbet ben.

Ben gurbetin bağrına doğmuş bir garip yolcu, emeklemeden koşmaya çalışan bir yabancı, yüreğim koşarken aldığı yaralardan yorgun, şimdilik geçici bir handa dinlenen fukara. Ben hasret taşında öğütülen bir tane, göz yaşlarıyla ıslattığım hamurumu ezerek kıvam vermeye çalışan bir işçi, hamlığımı özlem ateşiyle gidermeye uğraşan bir usta. 

Ben gelen her bulut vuslatımı görüp gelmiştir diye onlara hayran bir çift göz, işten dönen babalarına koşarak sarılan çocuklardan bir çocuk, ateşlenince anne diye sayıklayan bir hasta ve ben kaç yaşına gelirsem geleyim özlem kokan, gurbet soluyan bir evlat. Ben gurbette büyümüş bir bedbaht, şimdi iliklerime kadar özlem doluyum. 

Ben her gün hayalleri ufuklarda tüllenen bir göçmen, ben ki bir Anka kuşu misali yandıkça yaşayan, küllendikçe savaşan. Umut rüzgarları kesse de esmeyi tüm karayellere direnen, durup soluklansa da kimi zaman kısa, kimi zaman uzunca ama yürümekten asla pes etmeyen ben yorgun düştüm son zamanlarda. Keşkelerle verdiğim imtihanda savruldum dört bir yana, gurbette eklenince bu imtihana yandım kül oldum bu defa, küllerim uçuştu rüzgarlarda. Sanki benden geriye aciz bir beden kaldı bu defa, her nefes bir yük sanki omuzlarımda. Şimdi benden geriye ne savaşlarım kaldı ne hayallerim ne de umutlarım. Benden geriye bir yabancı şehir, bir de ağır hüzün kaldı gözyaşıyla harmanlanmış. Benden geriye bir yüreğimin ıstırabı kaldı bir de karayelin acımasızlığında harlanmış yürek yangınlarım. 

Ben ince bir çizgide hapsoldum iki yanı uçurum. Kalkıp koşsam muhtemel güzel günler çok yakın ama ben korkularından başını kavuğundan çıkaramayan bir ürkek gibi kalakaldım bir süre olduğum yerde. Koşamasam da emeklemeye karar vermem zaman alsa da akıp giden hayatta durmak olmazdı. Belki de bu kararda en önemlisi doğan her güneşin umut olduğunu anlamamdı. Sabah ışıkları Can Yücel’in mısralarını haykırıyordu sanki;

Haydi şimdi kalk bakalım

Silkin şöyle bir 

At üzerinden hayatın yorgunluğunu,

Vakit zannettiğinden daha az 

Haydi kalk bakalım,

Şimdi YAŞAMAK ZAMANI…

You may also like...

1 Response

  1. Canan says:

    Okudum. “Ben” tabımlamalarınızfa kendi o haldeki yanlarımı yakalamaya çalıştım. Evet “yaşamak zamanı haydi kalk ve hareket et…” diyorum şimdi kendime. Yaşarken henüz sonra yok …
    Elinize, yüreğinize sağlık

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *