Victor Jara’nın Gitarı ve Kağıttan Flüt

ŞERİF AYDIN

Suça bulaşan her muktedirin korktuğu bir ses vardır herhalde. Bazen bir gitar bazen bir fülüt sesi…
Bazen daracık bir odadan yükselir o ses, bazen de gökyüzüne açılan bir arenadan…
Victor Jaran’ın gitarını duymuşsunuzdur. 
Muhalif sese tahammül edemeyenlerin telini kopardığı gitar.
1973’ün sonbaharında darbeyle devletin başına gelen Pinochet’in Şili’deki en büyük cinayeti…
Hapishaneler yetersiz kalınca Stadyum açık hava hapishanesine çevrilmişti.
Bu arada yeri değil ama dipnotu yazının ortasına koymuş olayım. Deşifre edilen Balyoz darbe planında muhaliflerin toplanma merkezlerinden biri olarak stadyumun belirlenmesi ne tuhaf degil mi?
Ne de olsa daha önce hedefe ulaşanı vardı: 1973, Eylül 11, Şili…
Victor Jara stadyumun kapısından içeri girdi, silahlar gölgesinde. 
Tutuklu, mahkum.
Daha önce defalarca konser verdiği stadyumda son şarkısını söyleyecekti.
Tek şarkılık ama yarım kalan bir konser…
Yarım kalan şarkı.
Evet yarım kaldı Jara’nın şarkısı. Gitar sesi ağır geldi darbeci komutanlara.
Susması emredildi ama susmadı O.
Susturmak için sözlü ikazdan daha zekice bir yöntem(!) buldular. Parmaklarını kırdılar Jara’nın ama O, inilti karışık gitarını çalmaya, “Venceremos” şarkısını söyleme devam etti.
Halk eşlik etti Jara’ya, onlar da şarkı söyledi yani.
Direnç oldu arkadaşlarına, umut oldu, ses oldu…
Komutanlar direnci kırmak istedi. Bu kez elini kestiler Jara’nın ve halkın önüne attılar ve tarihin kara cinayetlerinden birine imza attılar böylece. Müzik evren var olduğu günden beri vardı, korksalar da sevmeseler de kıyamete kadar devam edecek bu. Muktedirler suç işledikçe bir enstrüman sesi duyulacak. Kim bilir bazen bir gök gürültüsü bazen hüdhüd kuşunun sesi. Bazen Şili stadyumunda Gitarın sesi bazen de duvar dibinde Ahmet Altanın seslendirdiği Flütün sesi. 
Gitar sustu ama Victor Jara’ya eşlik eden ses kesilmedi. Cinayet büyüdü ve Jara oracıkta idam edildi.
Kesildi gitarın sesi…
Flüt çalmaya başladı bu kez.
Yıl 2015, Türkiye bir cinayet serisiyle odaklandı TV ekranlarına. Haberler darbe dedi. 250 insan kurşuna dizildi darbe süsü verilsin diye.
Darbeydi belki de evet evet darbe…
ikinci Pinochet’in darbesiydi… 
Muhalifler hapishanelere toplandı. 
Stadyum demode olmuştu belki. Stadyuma sığamayacak kadar insanı bir hapishaneye doldurdular. 
Odalar tıkabasa, bazıları hariç. Bazılarının izole hayat yaşaması lazım diye bir odaya üç kişiyi koymuşlar bu sefer. 
Biri yazar, öbürü flüt çalar, öbürü kitap okur.
Ülke için üç tehlike.
Mahkeme kayıtlarına terörist diye girdiler.
Üç silah: Kalem, Kağıttan Flüt ve Kitap.
Bu üç nesne tarihteki en büyük korkunun en güçlü resmi.
Doğrusu üçünü de görmedim henüz, ama bir görgü tanığının yazısına denk geldim geçende. Kağıttan flütün hikayesini yazmış. 
Kağıttan Flüt
Kağıttan flütü hiçbirimiz duymadık. 
O duymuştu.
Bir devrin simge kalemi… Ahmet Altan
Geçen hafta tahliyesiyle Stadyuma girer gibi girdi dünya gündemine ve duyduğu flütün sesini yazdı.
Flüt kağıttanmış.
Hep hüzünlü çalmaz bazen neşeli de çalarmış ama sonra ses yine hüzünlenirmiş… Öyle yazmış.
Flütü susturmak istediler bu kez Gitarı susturdukları gibi.
İnanın anlayamadım. insanlar neden flüt sesinden rahatsız olur ki? 
İyi de duymadık ki sesini. 
Duyanı susturmak istediler belki, belki öyle bir yol buldular susturmak için onları korkutan sesi.
Ahmet Altan ses olmuştu ya flüte, bu kez de Victor Jara’nın parmakları yerine Ahmet Altan kalemi seçildi. Kırdılar.
Bir hafta geçmeden tekrar içeri alındı.
Geçen ay Şilide bir konser vardı. Darbe ve cinayetlerinin üzerinden 46 yıl geçmişti. 
Konser vardı, konserde onbinler vardı.

Hep bir ağızdan Victor Jara’nın şarkısın söylediler binlerce gitarla. Ne Şili unutuldu ne Vietnam… Özgürlük için düşenler unutulmuyor.
Şili’de binlerce insan “Barış içinde yaşama hakkı”nı söylüyordu geçen ayki konserde.
Victor Jara’nın yarım kalan “Venceremos” şarkısını binlerce insan söyledi.
Not edin dediğimi, Ahmet Altan’ın kalemini alıp ve yazacak binlerce kalem. On binlerce şu anda yazdığı Kağıttan Flütü okuduğu gibi.
Yarın dünden bir farkı olacak.
Kalem kıranlar kırdık zannetsin, Altan’ı dört duvar arasından görüyoruz biz.
Engelleyemezler.
Biz yeniden okuyacağız ve yeniden yazacağız yarım kalan tüm şarkıları, flütü ve gitarın sesi…
Ahmet Altanla yazacağız yeniden…
Özgürlüğü giden demokrasiye açılan tüm kapıları pencereleri menfezleri kapata dursun şimdilik birileri. Biz yine dinliyor olacağız. 
Duyuyoruz… geliyor.
Hem gitar hem Altan’nın yazısındaki kağıttan flütün sesi…

You may also like...

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *