CEP HERKÜLÜ: NAİM SÜLEYMANOĞLU

Yasemin Tatlıseven

 “Ben konuşursam, dünya dinler!”

Naim SÜLEYMANOĞLU

Halter dünyasında gelmiş geçmiş en iyi sporcu olarak anılan, Naim Süleymanoğlu’nun hayatını anlatan filmdir. Kardeşi Muharrem Süleymanoğlu’nun anılarını kaleme aldığı “KARDEŞİM CEP HERKÜLÜ” isimli kitabı, Barış Pirhasan tarafından senaryoya çevrilmiştir. 

Genç yaşta aramızdan ayrılan sporcunun biyografisini anlatan bu filmi izleyebilmiş olmasını dilerdim. Elli yıllık ömrüne 46 Dünya rekoru, 6 Avrupa Şampiyonluğu, 7 Dünya Şampiyonluğu, 3 Olimpiyat Şampiyonluğu (1988/SEUL-1992/BARCELONA-1996/ATLANTA) sığdıran, 1992’de Uluslararası Halter Basın Komisyonu tarafından “DÜNYANIN EN İYİ SPORCUSU” seçilen küçük dev adamın hikayesi bu film ile ölümsüzleştirilmiştir.

Yapımcılığını, son dönemlerdeki biyografi filmleriyle, adından söz ettiren Mustafa Uslu’nun yaptığı filmin süresi 2 saat 20 dakikadır. İzlemeye başlamadan önce filmin çok uzun olduğunu düşünmeme rağmen, sanırım yaşanmış bir öykü olduğundan zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım.

Naim karakterine can veren üç ayrı oyuncu da ilk etapta Naim Süleymanoğlu’na benzerlikleriyle dikkat çekiyor. Çocukluğunu oynayan Batuhan Davudoğlu, sempatik tavırlarıyla karakteri sevmemize neden oluyor. Büyüdüğü sahnelerde Deniz Ali Cankorur’u görürken, Naim’in gençlik yıllarına Hayat Van Eck hayat vermiş. Bir röportajında, film için halter öğrendiğini, 70 kilodan 82 kiloya çıktığını dinlemiştim. 

Kırcaali/Mestanlı köyünde yaşayan küçük Naim, 10 yaşında iken ilk madalyasını aldığında, Naim Süleymanoğlu’nun bildiğimiz, klasik, yumruğunu havaya savurma hareketini yaparak gülümsetiyor. Çalışmaktan elleri yara bere içinde kalan küçük sporcuyu, antrenörü (Gürkan Uygun) “Kalbinle, yüreğinle kaldıracaksın, başka hiçbir şey düşünmeyeceksin.” diye motive ediyor. Yine aynı hocanın “Gölgede duranın gölgesi olmaz, güneşte duracaksın ki insanlar senin gölgene toplansın.” sözleri Naim’in hayatı boyunca aklından çıkmayan, izleyici için de çarpıcı repliklerden… Filmi çocuklarınızla birlikte izlemenizi tavsiye ederim. Gençler ve çocuklar için motive edici ve örnek alınası bir hayat!

Çekimlerin büyük çoğunluğu Bulgaristan’da yapılmış ve olayların yaşandığı gerçek mekanlarda çekilmiş. Babasını canlandıran Yetkin Dikinciler (Süleyman) usta oyunculuğuyla, baba rolünün hakkını verirken, Selen Öztürk duygu dolu sahnelerle annesini (Hatice) canlandırıyor. Şivenin abartısından bazen diyaloglar anlaşılmıyor hatta altyazı arayacak kadar anlayamadığım sahneler oldu.

26 Aralık 1984 gecesi Mestanlı köyünde kara bir gece yaşanıyor. Bulgaristan’da diktatör Todor Jivkov  Yönetimi nüfusun önemli bir kısmını oluşturan Türk ve Müslümanlara yönelik bir asimilasyon kampanyası başlatıyor. İbadetlerin yapılması yasaklanıp, camiiler kapatılıyor, insanların isimleri zorla değiştiriliyor. Bunlara itiraz edenler, filmde de değinildiği gibi Belene Toplama Kampına gönderiliyor, olmadık işkencelere maruz bırakılıyorlar. Belki bir gün birileri de Belene Kampıyla ilgili bir film çeker.

Türkan, Süleyman, Mustafa, Rami, Zübeyde… O karanlık gecede Naim’in şehit olan köylülerinden bazıları… Türkan daha 18 aylık ve bu ölümlerden kimsenin haberi olmuyor. Naim bu yaşananları bütün dünyaya duyurmak, yaşanan zulmü bitirmek istiyor.

Halter şampiyonalarında bütün halkın televizyonun başına toplandığı sahneler, o günleri yaşayan biri olarak beni çok etkiledi. Evindeki son gecesinde, kimseye bir şey söylememesi, sessizce herkesle vedalaşması, yemek masasında herkes gülüş cümbüş yemek yerken, onun kara kara düşünmesi, bana da vatanımdaki son gecemi hatırlattı. Avustralya’da Türklerin evinde saklanırken geçen diyaloglar ilginçti. Naim soruyor “Ben Türkiye’ye gitmeye çalışıyorum, ama siz Türkiye’den kaçıp buraya gelmişsiniz.” Seksen darbesinde ülkedeki karışıklıktan kaçtıklarını, kardeşi kardeşe kırdırdıklarını anlatıyorlar. Güzel ülkemde yıllar geçse de hiçbir şeyin değişmediğini görmek üzücü… Dönem dönem zulüm gören kitle değişiyor ama zulüm baki!.. İsmail Hacıoğlu, Renan Bilek, Bülent Alkış, Mustafa Kırantepe gibi ünlü isimler oyuncu kadrosunu zenginleştirmiş. Turgut Özal’ın bulunduğu sahneler ilgi çekici olmuş.

Doksanlı yılların Amerikan rüyasına ve Amerikalıların  Naim’e sundukları inanılmaz fırsatlara, ayakları yere değmeyen bu adamın  tepkisi ne olacak? Naim, Avustralya’dan Türkiye’ye nasıl kaçacak? Bütün dünyaya Bulgar zulmünü nasıl anlatacak? Heyecanla izliyoruz.

Fahir Atakoğlu etkili müzikleriyle, duygularımızı yönlendirmeyi başarıyor. Nerede gülmemiz, heyecanlanmamız, ağlamamız gerekiyorsa müzikler bizi alıp götürüyor. Kaçış sahnesinde F-16’lar eşliğinde uçarken “Havasına, suyuna, taşına, toprağına….” diye giren şarkı, vatana uzak bizleri de inanılmaz duygulandırıyor.

Film eleştirilerine baktığımda özellikle gençlerin aşırı milliyetçi bulduğunu okudum. Ancak o günleri hatırlayan biri olarak eksiği olabilir, fazlası yoktur, abartılı olduğunu düşünmüyorum. 

Naim Süleymanoğlu sporu kendisine yol yapıp, ezilen soydaşlarının hakkını savunmak için politik bir araca çevirmişti. Eski bir tanıdığı ona, bugünlerde hepimizin örnek alması gereken müthiş cümleleri kurmuştu, “Herkesin bir gücü vardır Naim, kimi taş atar, kimi şiir yazar.” diye yönlendirme yapınca, Naim Süleymanoğlu sporcu kimliğiyle zulmü duyurmak, dünyaya seslenmek için, daha büyük bir hırsla çalışıp başarıdan başarıya durmaksızın koşmuştu.

“Hayatta sahip olduğunuz her şeyinizi kaybedebilirsiniz! Evinizi, işinizi, hatta sevdiklerinizi… 

Ama bir insanın hayatta kaybedebileceği en zor şey  kimliğidir…”

Naim SÜLEYMANOĞLU

You may also like...

2 Responses

  1. Canan says:

    Film izlemeyi çok seven biri olarak nasıl da atlamışım bu manidar filmi üzüldüm gerçekten. Ama sizin vesilenizle izlemiş oldum çok teşekkür ederim. Bu arada filmde geçen ve buraya aktardığınız replikler hakikaten çok manidar. Buyursun açsın bu replikleri kişisel gelişimciler… Bir dahaki ay yine sizin vesilenizle hangi filmle tanışacağız bakalım?
    Yüreğinize sağlık. Selamlar…

  2. GUSMENA S.N. says:

    Harika bir film analizi ile bizi buluşturan Yasemin Tatlıseven’e çok teşekkür ederim. dikkate şayan cümleleri ile insanda filmi izleme, eğer izlediyse bile tekrar ver tekrar ekran karşına geçme isteği uyandırıyor. Tenrik ederim. Başarılar.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *