“Buka Bârâne”
NURGÜL ÖZTÜRK
Buka Barane kelimesini -nedendir bilmiyorum- duyar duymaz çok sevdim. Kürtçede ki en güzel kelime bu olmalı. Karar vermeden önce biraz daha mı kelime öğrensem… Ama yok yok, ben gönlümü Buka Barane’ye verdim. Anlamını sordum, “Kürtçe’de yağmurun gelini anlamına geliyor.” dediler. Gökkuşağının Kürtçe karşılığı bu, öyle mi?
Çocukların oynadığı bir oyunmuş ve bu oyuna kuraklık günlerinde başvurulurmuş. Çocuklar süpürgelere elbise giydirip, kapı kapı dolaşırlarmış. Gidilen evlerde de onlara bulgur, şeker, yağ gibi şeyler verilir, yağmur gelinin üstüne ya da çocukların arkalarından su dökülürmüş, yağmur yağsın diye. Bundan daha güzel bir bereket çağırma oyunu, duası, ritüeli -adına her ne denirse- duymadım. Çocuk olmak istedim ve o çocuklarla birlikte dolaşsam diye geçirdim içimden. Hayal etmek zor geldi. Bu kültüre ait ne kadar az şey bildiğimi fark ettim, daha fazla şey öğrenmiş olmak isterdim doğrusu.
Bir şeyler okumak, dinlemek ya da izlemek için başladım araştırmaya. Karşıma ilk çıkan bir belgesel oldu. Merakla bir solukta izledim. Senaryosu İrfan Aktan’a ait “Buka Barane Gökkuşağının Peşindeki Çocuklar” belgeseli. Bir döneme ayna tutarken, özünde o coğrafyanın çocukları anlatılıyor bu belgeselde. Belgesel ilkokul öğrencilerinin, okulun bahçesinde çektirdikleri bir fotoğrafla başlıyor. Hakkari’nin Yüksekova ilçesinin Befircan ya da Türkçe adıyla Karlı köyündeki bir ilkokulda. Belgesele konu olan fotoğraf karesinde çocukların arkasında beliren gökkuşağını görmek mümkün. İşte o fotoğraf çekildikten 23 yıl sonra o fotoğraftaki çocuklardan biri (belgeselin senaryosunu yazarı İrfan Aktan) o fotoğraftaki arkadaşlarından birisinin düğünü için köye dönüyor ve sınıf arkadaşlarıyla bu düğün vesilesiyle bir araya geliyorlar. Belgeselde bu on kişiyle beraber 1989’dan bu yana gelen bir yolculuğa çıkıp, fotoğraftaki öğrencilerin hatıralarıyla o yıllara gidiyoruz. O yıllarda, o coğrafyanın çocukları neler yaşamış, hangi hatıralar zihinlerinde yer etmiş, teker teker dinliyoruz.
Her gün yanıbaşımızda gördüğümüz insanların, çok değil bundan 25-30 yıl önce ne gibi sıkıntılara maruz kaldıklarını sakin bir dille anlatmışlar. Belgeseli izledikten sonra bir köy ilkokulunda, 90’lı yıllarda çocukların neler yaşadığını bir nebze olsun anlamak mümkün. ‘Bu ülkenin geleceği olarak görülen çocuklar ne yazık ki bu ülkenin her yerinde benzer hayatlar yaşamıyor’ diye bir not düşmüşler belgeselin tanıtımının yapıldığı internet sitesinde. Aynı topraklarda yaşayan insanların en azından, birbirlerini anlamaya gayret göstermesi gerektiğine inanlara katkı sağlayacak bir belgesel olmuş. Kulak verenlerin duyabileceği bir incelikte.
Toprağın yağmur hasreti gibi hasret değil miyiz birbirimizi anlamaya? Bir günlüğüne çocuklaşıp bir Buka Barane’yi de biz mi yapsak, sevgi yağmur yağsın diye üzerimize?
buka barane, yağmur gelini diğer adıyla gök kuşağı. farklı her bir rengin nasıl da bir arada mükemmel bir uyumla yaşanabileceğini bizlere gösterir zaten. – . ‘Bu ülkenin geleceği olarak görülen çocuklar ne yazık ki bu ülkenin her yerinde benzer hayatlar yaşamıyorlar- ve bu sözle de insana ister istemez sorgulatıyorlar. coğrafya gerçekten kader mi, yoksa insan her her yerde gerçekten insan değil mi?derin manaları olan bir yazı. çok güzel. tebrikler ve teşekkürler.
Kıymetli yorumunuz için teşekkür ederim