SAYIN YARGIÇ
HİLAL SEHER

Sayın yargıç ve arkadaşları size bir dünya bırakıyorum.
Size bir mahkeme bırakıyorum ve dar ağaçları dikiyorum işiniz kolay olsun diye.
Kerem’in Aslı’nın,Ferhatın Şirin’in dünyasında anlaşılmayan bir aşkı yargılama fırsatı veriyorum.
Maşukların sürüleceği, Yusufların atılacağı zindanlar bırakıyorum size ve adına aşk dediğiniz tutkularınızı kural diye koyuyorum yanıbışınıza. Kırmızı kitabınız olsun sizin, yargılarken tek dayanak tutkunuz olsun ve cevap alamadığınız her duygu hükmü idamlık.
Sana sesleniyorum ey yargıç, bu semada bana yer yok bilirim ve kanunların tutku-yasal çerçevesinde idamıma her zaman bir dayanak vardır, onu da bilirim, ama bilinki sayın yargıç aşka istediğiniz hükmü kesin, hükümsüz.
Aşkı semada yaşarım ve semada aşkı sevmeyenlerin hükmü mesnetsiz…
Sen hiç aşık oldun mu ey yargıç, hiç seni çooook seviyorum mesajını aldın mı sevdiğinden.
Onu beklerken ellerin titredi mi hiç. Olmadı değil mi? Belli zaten yargılarken hiç titremiyor ellerin ve kalbin hiç ışık vermiyor gözlerine. Seven bir göze değmemiş gözlerin belli. Gözlerin sevseydi, kalbin hissetseydi gözlerin öyle donuk olmazdı bilirim.
Tek bir cevap dahi vermedim yazılanlara ve karar diye yazdırdığın hükümlere hiç şerh düşmedim. Yargıtaya hiç götürmedim kararlarını çünkü… Çünkü…. Neyse….
Hallac-ı Mansur gibi seslendim infaz hükmünü verdiniz. Aşkı anlatmak istedim dar ağacında konuşturtmadınız. Hallac’ca düşünmeyi bilmezsin belki ondandır yargıçca yargılamaların, canın sağolsun.
Sanırım öyle ölecem ve ölümüm senin kaleminden olacak, anlaşılmadan. Kartondan sarayında sefa sür, şimdilik. Bu dünyayı sana bırakıyorum ey tutkunun aşığı sevimsiz yargıç, senin pazarında tezgah açmadım, Zabıtası olacağın pazara da hiç uğramadım say..
Hadi artık bu dünya senin, bu sefer ben kırdım kalemini……