GECEYE VE SONRASINA

Mihman

Zamana birkaç not düş… Geceye ve sonrasına… Hayatın karmaşasında boğulurken verilen kararların kalpte bıraktığı acıyla haykır her şeyi. Belki temizlenir içindeki karabulutlar pişmanlık rüzgârlarıyla.  

Bir de, pişmanlığını dahi duymadığın lakin acısına da katlanmanın bir o kadar zor olduğu vakitler ve kararlar var. Ne kabullenebildiğin ne de vazgeçebildiğin. Dönüp dönüp aynı mihverde yol aldığın tercihlerin. Hepsi geçmiş zamanla alakalı… Anlatırken di’li geçmiş zamandan öteye geçemediğin özlem yüklü anıların girdabı. Söylesene! Bu hallerden nasıl kurtulacaksın? Bir şarkı, bir türkü değince kulağına, aklına gelmese bile, o anıları unutsan bile – ki unutmak zihinsel bir eylemdir- kalbinin orta yerine oturan gulyabaniyi nasıl def edeceksin? Kalben de unutmak mümkün mü? Anlatsana bana! Denk geldin mi daha önce gönlüne söz geçirebilen birisine?

Mecnunun hikâyesi herkesçe malumdur. O eşiği nasıl aştı mecnun-u biçare? Bilinmeyen bir sır görülse de bu sorunun cevabını bulanlar var. Fuzuli gibi… Bu sorunun cevabını bulmuş olacak ki, kendini mecnundan daha âşık addedebiliyor. Şöyle diyor;  

“Mende mecnundan füzun âşıklık istidadı var

  Âşık-ı sadık menem, mecnunun ancak adı var…”

Eşiği aşamayan, faniliği geçemeyen bir adam bunu nasıl desin! Benliğini aşk odundan eritmeyen biri bu karşılaştırmayı nasıl yapsın? Söylesene! Bulan bulmuş aradığını, ya yıllardır bu eşikte bekleyen ve aşamayan bu biçare ne yapsın?

Fuzuli ki, kendini aşk meşrebinde öne atıyor. Sanma ki, ben deyince enaniyet duvarlarına yaslanıyor… Kendini yüceltmesi sevdiğini yüceltmesinden…

Kısacık zamana bağımlı olmayan, zamandan bağımsızlığını ilan edenler ancak Fuzuli’yi anlar. Vaktin içinde zamansızlığa ulaşmak gibi bir devrime imza atanlardandır Fuzuli. Şair deyip geçmeyin! İnsanın iç âlemini en iyi idrak edip anlatanlardan birisidir şairler. İnsanın iç devriminden sonra da şiire sarılması… Şiir, sırlı beyanlar bütünü… Şair, şiirlerin üstadı… Dış âlemi bilim adamlarından dinle, iç âlemini şairle gez köşe bucak…

Zamana birkaç söz düş sonra… Onca soruya cevap vermek yerine cevabı kendi içinde ara… Bazen Fuzuli oku, bazen Baki ile arkadaşlık et. Nef’i ile dal aşk deryasına, Nedimle dolaş Lale devrinde. Necip Fazılla çiledesin. Atilla İLHAN’la ayrılıklar kentinde. Ahmet HAŞİM’le izle “O Belde”yi… Sonra Muhibbi’den bir yakarış bırak sessizce…

“Ahım erdi göklere ey mah-ı tabanım meded

  İşitip feryadımı rahmeyle sultanım meded…”

Sonrasında idrak ettiğim, fıtratımın en değerli yanını Yenişehirli Avni ile paylaş insanlığa;

“Sanman ki, taleb-i devleti cah etmeye geldik

  Biz bu âleme bir yar içun ah etmeye geldik…”

En son not düş zamana. Geceye bir selam çak zindandan. Dört duvar kaybolsun. Geceye sehrayinler dolsun. Her şiir seni önce şairine sonrasında şairin kendisinde hiçliği tattığısevgiliye götürsün. Anlarsın o an, acıyla sevincin bir olduğunu ve Bir’den geldiğini. Anlarsın, o eşiği aşınca açılacak olan sonsuzluk kapısını… Sonrası sır makamı. Ne sen sor ne ben söyleyeyim o anları… 

You may also like...

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *