ÖZGÜR DÜŞÜNCENİN BEDELİ

ZEYNEP GÜR

Özgürlük nedir?…

Bu gün kendime uzun uzun sordum, neydi bu özgürlük? Paha biçilmez, değeri her insanda farklı tartılan, özgürlük. Bedeli çoğu zaman ödenemeyecek değerdeki özgürlük nedir? 

      Sözlükte, “herhangi bir koşulla sınırlanmama, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme ve davranma durumu” diye tanımlanıyor. Felsefe terimi olarak da, “insanın, her türlü dış etkiden bağımsız olarak, kendi istencine, kendi düşüncesine göre karar vermesi durumu” diye tanımlanıyor. Evet, şimdi soruyorum kendime: “Özgürlük buysa, neden bedeli ağır oluyor? Biz düşünen varlıklar olarak, neden düşündüğümüz için bedel ödüyoruz? Hani övünüyorduk, düşünen hayvanlar olduğumuz için.”

Soruyorum size ; ‘düşünen’ kısmını çıkarınca cümleden, duyduğumuz şey olmaktan hoşnut muyuz?

Özgürlüğün bedeli ne olabilir ki diye sordum kendime. Ya hu bu özgürlük, Yaratan’dan yaratılırken peşinen ve bedava verilmemiş miydi? Bu neyin bedeli böyle? 

   Özgürlük, Allah tarafından ücretsiz verilmişti ama, kullandığında ödemen gereken bedeller olabiliyordu dünyada.  Geçmişten bu güne hep oldu ama ümidimiz o ki, artık olmasın. Bedel ödeten güçler kimi zaman Engizisyon Mahkemelerini kullandı. Guordinio Bruno gibi bir dehayı, evrende dünyadan başka bir gezegenin var olduğunu söylediği için idam etti. Kimi zaman halkı, kin-nefret ve algı yönetimiyle kışkırtarak, bir insanı taşlatarak öldürttü.   Ast-

ronom, matematikçi İskenderiyeli Hypatia gibi. Kimi zaman inancından dolayı, Yasir ailesi gibi işkenceyle öldürdü. Tarih bazen Socrates ile hatırlatacaktı bize özgürlüğün bir bedeli olduğunu, bazen Anadolu’nun bağrında İskilipli Atıf Hoca, Bediüzzaman Said Nursi hazretleri ve daha niceleri ile… Bazen İstiklal Mahkemeleri kurup idam ettireceklerdi. Bazen Nazım Hikmet gibi sürgün yiyip, vatana hasret bırakılacaktı insanoğlu. Bazen Mevlana gibi iftiralara uğrayacaktı, ama hep güç ve otorite sahibi tarafından tehdit olarak algılanıp, bir sebep icad edilip, zulme maruz kalacaktı.

       Şimdi sene 2030, yakın tarih ile ilgili bir belgesel izlediğinizi hayal edin; Belgeselde bir öğretmenin, burs veren bir derneğe öğrencisini yönlendirdiği için, yasal olan bir sendikaya üye olduğu için, ama en önemlisi otorite sahibi ile aynı fikirde olmadığı için, 11 yıl 8 ay ceza alarak mahkum edildiğini duyacaksın. Hemen sonra, bir gazetecinin haber yaptığı için müebbetle yargılandığını, bir türkücünün türkü söylediği için yargılandığını, bir öğrencinin attığı tweet sebebiyle yargılandığını, bir ev kadının fakir öğrenciler için kermese börek yapmak suçundan(!), yeni doğmuş bebeğiyle yıllarca hapis yattığını…. Liste uzayıp gi-

decek. Çocuğunuz soracak;

 – Baba bu nasıl bir şey ya, bunlar gerçek olabilir mi? İnsan sadece düşündüğü için, bu kadar şey yaşayabilir mi?

Siz;

 – Evet yavrum, maalesef bunlar oldu. Çünkü özgürlük bedava olup, kullandığında ağır bedelleri olan bir nimet. Ya bedenin tutsak, ya düşüncelerin tutsak oluyor bu dünyada. Sen sen ol evlat, ne olursa olsun, bedenin tutsak olsa da, düşünceni özgür bırak. Göreceksin, özgür düşünceler hep kazanacak. Tarih ihtiraslarına yenik düşmüş otoriteleri değil, özgür düşüncenin hakkını veren babayiğitleri hatırlıyor.

You may also like...

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *