SON BAKIŞ

Yasemin Tatlıseven

Soğumuş çaylarımızdan birer yudum alıyoruz. “Seni bilmem ama” diyor, “Ben kararlıyım.” Fırsat buldukça irtibat kurup, buluşuyoruz. İçime öyle doğuyor ki bu son buluşmamız olacak. Kaçamak cümleler kuruyorum. Yavrularım gözlerimin önüne geliyor, “Ya bana bir şey olursa çocuklarım ne yapar?” diyorum. “Haklısın” diyor, “Ben anne değilim, senin gibi düşünemem ama bildiğim bir şey varsa o da gideceğim.”

Bir yandan onu dinlerken, diğer yandan masalara göz atıyorum. Bizi dinleyen var mı diye tetikteyim. Oysa Mecidiyeköy’de mahalle arasında bir pastane burası… Onun da gözü kapıda, içeriye giren biri oldukça tedirgin oluyor. Saklanarak yaşamaktan yorulmuş. Ailesine, akrabalarına ve arkadaşlarına kendisini ifade edememenin verdiği çaresizlik gözlerinden okunuyor. Sıradan bir biyoloji öğretmeni… Genç yaşının verdiği enerjiyle kabına sığamıyor. Daha anlatacağı bir sürü ders, eğiteceği bir sürü öğrenci var. Öğrencileri ve okulu elinden alındı, ha keza diplomasıda öyle! Hiçbir şey yapmadan, eli kolu bağlı oturmak ona göre değil. Yapacak işleri var, görüyorum. Ve biliyorum, gidecek!

Evinin eşyalarını ikinci elde haraç mezat satmış. Eksiği varmış, parayı tamamlayamamış. Ağlayarak babasının karşısına geçmiş, “Gitmem gerek, baba” demiş, “Gitmem gerek!” Adamcağız artık kredi mi çekti ne yaptıysa, üç beş günde bulmuş, buluşturmuş. Elindeki para onu çokta idare etmez ama bir noktaya kadar götürür.

Gözlerimin içine bakarak, “Beraber gidelim” diyor, “Birbirimize arkadaş, dayanak oluruz.” Bir sürü bahane sıralayıp, “Karar vermek için düşünmeliyim.” diyorum. Fazla zamanının olmadığından bahsediyor. Hesabı öde-yip kalkıyoruz. Durağa kadar yürüyoruz. Bazen o dönüp arkasına bakıyor, bazen ben… Takip edilip edilmediğimizden emin olmak istiyoruz.

Metrobüste, ikimizi de derin bir sessizlik kaplıyor. Ayrılık cümleleri kurmak istemiyoruz. İneceği durağa yaklaşınca, “Hakkını helal et” deyip ayağa kalkıyor. “Helal olsun” diyorum, “Sende helal et.” Kapıya doğru yürüyor, dudaklarından helal olsunu okuyabiliyorum. Metrobüs duruyor, son kez başını çevirip bana bakıyor! Göz göze geliyoruz. Son bakış bu, zira son bakışları ezbere bilirim! Dünya gözüyle bir daha birbirimizi görür müyüz diye düşünürken, metrobüs hareket ediyor. Durakta kaybolana kadar ona bakıyorum. Önüme dönüp göz yaşlarımı siliyorum.

Uzunca bir süre ondan haber alamıyorum. Bir bir gidiyor en sevdiklerim! Rehberimden sildiğim bu kaçıncı isim… 

  Ve bir gece telefonuma bir çağrı düşüyor. Yurtdışı numarası bu… Ekrana bakıp gülümsüyorum, “Başarmış” diyorum, “Çok şükür ki başarmış.”

You may also like...

1 Response

  1. Canan says:

    Ah o son bakışlar…Gözlerdeki yaşın buğusuyla bulanık. Gitme! diyen bir yanıyla da “Git kurtul”diyen cümleleri yutan anlardaki bakışlar…
    Gidenlere de kalanlara da selametle..

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *