ASASIZ MUSA OLMAK

Şerif Aydın

ASASIZ MUSA OLMAK 

“Asasız Musaları yazmaya devam edeceğiz, nahif ve düşünen ruhların kalpleri hileli korku yılanlarını yutacağı günlerin geleceğine inanıyoruz çünkü.” 

Bir adam düşünün, ülkenin yarası olan bir toplumun önemli bir temsilcisi. 

Bir adam düşünün, ülkenin yarasının şiddete başvurulmadan çözülmesi gerektiğini savunur. 

Bir adam düşünün, şiir, hikaye yazar, çevresine pozitif enerji verir. 

Bir adam düşünün, toplumunu yaralayanların da, yarasını iyileştirme iddasında olup yara deşenlerin de hedefinde. 

Kendi dilinde ıslık çaldığı için hakarete maruz kalır. 

Kendi dilinde kitap yazdığı için yargılanır. 

Toplumuna yapılan haksızlığı hicvin diliyle yazdığı şiirden dolayı da idama mahkum edilir. 

Kendisiyle birlikte ona destek veren 50 kişi gözaltına alınır. Gözaltına alınanlardan biri mide kanamasından ölünce geriye 49 kişi kalır ve davaları sayılarıyla anılır. 

49’lar Davası… 

14 ay tutuklu kaldıktan sonra sanıklar mahkeye çıkarılmayı beklerlerken 27 Mayıs Darbesi gerçekleşir. Nihayet 3 Ocak 1961 tarihinde mahkeme başlar. 

Savcılık 50 sanıktan 15’in kafi delil bulunmadığı için, 10 sanık hakkında mahkûmiyete yeterli delil olmadığı için beraat kararı verilmesini ister ama 24 sanığın TCK’nun 125. maddesine göre yargılanması istenir. 

Daha sonra idamla yargılanan 24 sanığının 10’u beraat eder, 15’i bir kez beraat edip bir kez suç vasfı değiştirilerek davanın yenilenmesi neticesi 1965 yılında TCK’nun 141 ve 142. maddelerinden 16 ay hapis, 5 ay 10 gün sürgün cezası alırlar. 

Sürgünü bol bir coğrafyanın ne ilk sürgünleridirler ne de son sürgünleri olacak bunlar. 

27 Mayıs Darbesi’nde genel aftan yararlanır bu adam ve tahliye edilir ama yine mahkeme koridorları yine hapisler. 

Susturulmak istenir, 

özgürlük alanı kısıtlanır, 

ülkenin büyük gazeteleri tarafından imalı manşetlerle hedef haline getirilir. 

Sonuç: 11.5 yıl hapis… 

Kaderine terk edilmiş bir coğrafyanın değil, kaderini hak çiğneyenlerin belirlediği coğrafyanın çocuklarının hikayesini anlatan bir adam.. 

Haksızlıkları dile getiren, kurulan yanlış denklemleri eleştiren dil… 

Yaşadığı cofrafyada insanların diri diri atıldıkları asit kuyuları, “terörle mücadele ediyoruz,” bahanesiyle devlet eliyle köy yakmaları ve keyfilikten öte bir hal alan tutuklamalar… 

Bunlar yetmezmiş gibi Diyarbakır hapishanesi duvarlarından dökülen kireçlerin miktarı kadar işkenceyle ölen insanların iniltileri. 

Burası Güneydoğu, bu sorun Kürt sorunu ve bu adam Musa Anter. 

Düşünün ki biri var ve bu sorunun şiddete başvurulmadan çözülmesi gerektiğini anlatır. 

Ve düşünün ki bu adamın devletin derinleri tarafından bir suikastle kalemi kırılır. 

Yanlışa dur dedikleri için kendilerine karşı yapılan yanlış, onların yıllarca hapishanelerde ölüme terk edilmeleri, kalemlerin susturulması ve cinayetlere kurban gidilmeleri ise, vicdanlı bir toplum en azından bir doğruda birleşmesi gerekir. 

Yanlışları dile getirenlere karşı yapılan yanlışlara HAYIR. 

Musa Anterlere, Hrant Dinklere, Uğur Mumculara yanlış yapıldı ve diyorum ki bu sesler muhaliflerine inat yeşermeli ve yaşamalı bu topraklarda. 

Yanlış kutsanan devletin kılıcı her zaman Demokles’in kılıcı değil, Hülagu’nun ateşe veren hıncı da olabilir ve parmağı da her zaman şeriat kesmiyor olabilir. 

Parmak acıyor acıyor çünkü. 

Eli kalem tutanların elinin sıkılması gerektiğini öğretin insanlara, boğazlarını sıkmak değil. 

Musa Anter, kalem tutan bir eldi. 

Musa Anter kendi tarihi için bir onur, onu susturanlar için de bir ayıp. 

Asasız Musaları yazmaya devam edeceğiz, nahif ve düşünen ruhların kalpleri hileli korku yılanlarını yutacağı günlerin geleceğine inanıyoruz çünkü. 

You may also like...

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *